YORUM YAZABİLİRSİNİZ

The owner of this guestbook has (temporarily) disabled adding new messages.
Message:

11:15 07-19-2017
bilimsel gerçek
Kuran’da Kelime Tekrarları

Kuran’ın matematiksel mucizelerine verilebilecek örneklerden biri, Kuran’daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayılardır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler mucizevi bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları yer almaktadır.

Kuran’da;

“Yedi gök” tabiri 7 kere geçer. “Göklerin yaratılışı (halku semavat)” ifadesi de 7 kere tekrarlanır.
“Gün (yevm)” tekil olarak 365 kere geçerken, çoğul yani “günler (eyyam ve yevmeyn)”” kelimeleri 30 defa tekrarlanır.
“Ay” kelimesinin tekrar sayısı ise 12’dir.
“Bitki” ve “ağaç” kelimelerinin tekrar sayısı aynıdır: 26
“Ceza (karşılık)” kelimesi 117 kere yer alırken, Kuran’ın temel ahlak özelliklerinden olan “mağfiret (bağışlama)” ifadesi, bu sayının tam 2 katı kadar yani 234 kere tekrarlanır.
“De” kelimelerini saydığımızda çıkan sonuç 332’dir. “Dediler” kelimesini saydığımızda da aynı rakamı elde ederiz.
“Dünya” kelimesi ve “ahiret” kelimesinin tekrarlanış sayıları da aynıdır: 115
“Şeytan” kelimesi Kuran’da 88 kere geçer. “Melek” kelimesinin tekrar sayısı da 88’dir.
“İman” (tamlama almadan) ve “küfür” kelimeleri Kuran boyunca 25 kere tekrarlanır.
“Cennet” kelimesi ve “cehennem” kelimesi de aynı sayıda tekrarlanır: 77
“Zekat” kelimesi Kuran’da 32 kere tekrarlanırken,
“bereket” kelimesinin tekrarlanış sayısı da 32’dir.
“İyiler (ebrar)” 6 kere tekrarlanırken, “kötüler (fuccar)” kelimesi ise tam yarısı kadar yani 3 kere geçer.
“Yaz-sıcak” kelimeleri ile “kış-soğuk” kelimelerinin geçiş sayıları da aynıdır: 5
“Şarap (hımr)” ve “sarhoşluk (sekere)” kelimeleri de Kuran’da aynı sayıda tekrarlanır: 6
“Dil” ve “vaaz” kelimeleri eşit sayıda -25 kere- tekrar edilir:
“Yarar” kelimesi 50, “bozma” kelimesi de 50 kere tekrarlanır.
“Musibet” kelimesi ve “şükür” kelimesi, Kuran’da aynı sayıda geçmektedir: 75 kere
“Güneş (şems)” ve “ışık (nur)” kelimeleri Kuran’da 33’er kez geçmektedir.
* Sayımda “nur” kelimesinin sadece yalın halleri dikkate alınmıştır.
“Doğru yola ileten (Elhuda)” ve “rahmet” kelimelerinin tekrar sayısı eşittir: 79
Kuran’da “sıkıntı” kelimesi 13 kere yer alırken, “huzur” kelimesi de 13 kere tekrarlanmaktadır.

“Kadın” ve “erkek” kelimelerinin tekrar sayısı da aynıdır: 23

Kadın-erkek kelimelerinin Kuran’da tekrar sayısı olan 23, aynı zamanda insan embriyosunun oluşumunda yumurta ve spermden gelen kromozom sayısıdır. İnsanın kromozom sayısı da anne ve babadan gelen 23’er kromozomun toplamı olarak 46’dır.

“Hıyanet” kelimesi 16 kere geçerken, “habis” kelimesinin tekrar sayısı da 16’dır.

Salavat (yani namazlar) kelimesi bütün Kuran’da 5 kere geçer ve Allah insanlara günde 5 defa namaz kılmalarını bildirmiştir.

“Kara” kelimesi Kuran’da 13 kere geçerken, “deniz” kelimesi 32 kere geçmektedir. Bu sayıların toplamı bize 45 sayısını verir. Eğer karaların Kuran’da bahsediliş sayısı olan 13’ü 45’e bölersek, %28,888888888889 sayısını buluruz. Denizlerin Kuran’da bahsediliş sayısı olan 32’yi 45’e böldüğümüz zaman ise, %71,111111111111 sayısını buluruz. Bu oranlar ise, gezegenimizdeki su ve kara parçalarının gerçek oranıdır.

Kuran’da Ebced Hesabı

Arapça alfabedeki her harfin sayısal bir değeri vardır. Yani Arapçada her harf bir rakama karşılık gelir. Bundan istifade edilerek çeşitli hesaplamalar yapılır. İşte yapılan bu hesaba “ebced hesabı” ya da “hisab-ı cümel” denir.

Ebced alfabe düzeninin her bir harfinin bir rakama tekabül etmesi özelliğinden faydalanan Müslümanlar, bunu çeşitli sahalarda kullanmışlardır. Cifr ilmi de bu yöntemlerden birisidir.

Cifr; gelecekte muhtemel olacak işlerden haber veren ilmin adıdır. Buna göre sembolik şekiller ve harflerin ebced sayı karşılıkları üzerinde yapılan yorumlar, bu sahayla ilgilenen kimselerin başvurdukları yollardan biridir. Ebced ile cifr yöntemleri arasındaki en önemli fark; ebced gerçekleşmiş olanın, cifr ise gerçekleşmesi muhtemel olanın ilmidir. Bu hesap yöntemi, çok eski tarihlere kadar uzanan ve daha henüz Kuran indirilmeden önce kullanımı çok yaygın olan bir yazım şeklidir. Arap tarihinde geçen tüm olaylar, harflere rakam değeri verilerek yazılır ve böylece her olayın tarihi de kayda geçilmiş olurdu. Bu tarihler, her kullanılan harfin özel rakam değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyordu.

İşte söz konusu bu ebced yöntemiyle, Kuran’da geçen bazı ayetler incelendiğinde, bu ayetlerin anlamlarına uygun olarak birtakım tarihlere denk geldiğini görürüz. Ve bu ayetlerde bahsedilen olayların, ebced hesaplarıyla elde edilen tarihlerde gerçekleştiğini gördüğümüzde ise, söz konusu ayetlerde olaya ilişkin gizli bir işaret bulunduğunu anlarız. (Doğrusunu Allah bilir.)

Kuran’da ebced hesabına örnek olarak 1969 yılında Ay’a çıkılmasını verebiliriz.

“Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Ay yarıldı.” (Kamer Suresi, 1)

Ayette “yarıldı” anlamına gelen “inşakka” kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime “toprağın yarılması, kazılması, kabartma, toprağı sürme…” anlamlarında da kullanılan “şakka” fiilinden türetilmiştir.

“Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık, sonra yeri yardıkça yardık; böylece onda taneler bitirdik, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalar, boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler. Meyveler ve otlaklıklar.” (Abese Suresi, 25-31)

Görüldüğü gibi bu ayette “şakka” kelimesi “ikiye yarılma, ayrılma” manasında değil, “toprağın yarılıp, çeşitli ekinlerin bitmesi” manasında kullanılmıştır. “Şakka” kelimesi bu şekilde değerlendirildiğinde (Kamer Suresi, 1. ayetinde geçen) “Ay’ın yarılması” anlamı yanında, aynı zamanda 1969 yılında Ay’a çıkma olayında Ay toprağı üzerinde yapılan faaliyetler de anlaşılır. (Doğrusunu Allah bilir.) Nitekim bu konuda çok önemli bir işaret daha vardır. Kamer Suresi’nde geçen bu ayetin bazı kelimelerinin ebcedi bizlere 1969 rakamını vermektedir. Bu hesaplama yönteminde vurgulanması gereken önemli bir nokta da, yapılan hesaplamalarda çok büyük ya da çok ilgisiz sayıların çıkma olasılığıdır. İlgili sayının elde edilme ihtimali son derece zayıf olmasına rağmen, böylesine net bir rakamın hesaplanması oldukça dikkat çekicidir.

“… Saat yakınlaştı ve Ay yarıldı…”

HİCRİ: 1390 MİLADİ: 1969
BUNA ne diyorsun
Replied on: 11:57 11-20-2019

Bu Kuran mucizeleri safsatalarını neden birbirinize ve arada yanlışlıkla bir Ateist'e gönderdiğinizi anlıyorum. Aslında siz de kendinize itiraf etmeseniz bile, bilinç altınızdan Allah, Kuran, vs. diye bir safsatanın olamayacağını biliyorsunuz. Ancak o cehennem korkusu var ya, o korku... Hani "ya varsa" sahtekarlığı var ya... Bir şekilde inanmanız lazım kardeşim. Mucizeler görmeniz lazım inanmanız için. İşte buraya kesip yapıştırdığın saçmalıklar bunun için gerekli sizlere. İnanmanızı sağlayacak mucizeler...
Oysa inanç kitabınız Kuran'ı açıp bir kere okusanız, o kadar çok şey değişecek ki. Böyle safsataları uyduran sahtekar bezirganlar para kazanamayacak, sizler de rahat edecek, Allahınızla daha birebir, yakın ilişki kurabileceksiniz. Bu papaz bozuntuları sizle Allahınız arasında cirit atıyor. Farkında değil möisiniz? Değilsiniz.
Şimdi, inanç kitabın Kuran'ı okumuş olsaydın, şu ayetlerle karşılaşacaktın. Bunlar, senin Allah'ın gönderdiğine inandığın kitaptan, Allah'ın sözleri.
Yûnus 20: "Ona rabbinden bir işaret gelse ya!" diyorlar. De ki: "Gaybı bilmek Allah’a mahsustur; bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."
Ankebût 50-51: "Onlar hâlâ, "Rabbinden ona bazı mûcizeler indirilmeli değil miydi?" diyorlar. De ki: "Mûcizeler yalnız Allah’ın katındadır; ben sadece bir uyarıcıyım.
Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır."
Ra'd 27: " İnkârcılar, 'Ona rabbinden bir mûcize indirilse ya!' diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın; her topluluğun da bir kılavuzu vardır."
Gördüğün gibi, Kuran'da mevcut veya Muhammet'e tahsis edilmiş herhangi bir mucize yok. O sadece uyarmakla görevli. O kadar! Mucize falan yok. Olsaydı, herhalde tanrın bunu söylemeyi unutmazdı.
Sana tavsiyem, inanç kitabını oku. Ona buna inanıp bezirganların peşinde koşma. Allah'ının söylediklerine inanmıyorsan, kontrol et. Doğruyu kendin bul. Bu çok kolay. Kuran'ın elektronik bir kopyasında kelime arat. Hangi kelimeden kaç tane olduğunu, söylenenlerin doğru olup olmadığını kolayca bulursun.
Hemen atlayıp diyeceksin ki; "Kuran'ın Türkçesinden sayamazsın. Arapçasında bu mucizeler...
Öyle mi sanıyorsun? Bu, sana bu mucize masallarını yutturanların, dinden nemalananların, okuyup da aslını bilme diye sana söylediği yalanlar bunlar. Nereden mi Biliyorum? E, senin o kutsal kitabında yazıyor.
Kuran, Türkçe de olas, Arapça da olsa, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca da olsa, aynı şeyleri söylüyor. Çünkü Kuran'da önemli olan kelimelerin kaç kere söylendiği değil, "ne söylendiği"dir, onu anlamaktır. Bunu bir müslümana söylüyor olmam çok komik ama, ne yapayım... Bak Allah'ın ne diyor:
Nahl 103: "Hiç kuşkusuz, "Kesin olarak bunları ona bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Oysa ona öğretiyor dedikleri kişinin dili yabancıdır, bunun dili ise açık seçik Arapça’dır."
Şu'ara 193-194-195: "Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir."
Şu'ara 198-199: "Biz Kur’an’ı Arap olmayan birine indirseydik, O da bunu kendilerine okusaydı, yine de bir bahane bulup ona inanmazlardı."
Fussilet 2-3: "Bu Kur’an, rahman ve rahîm olan Allah’ın katından indirilmiştir; Bilmek isteyenler için âyetleri apaçık hale getirilmiş Arapça okunan bir kitaptır."
Şûrâ 7: " İşte sana, Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman ve hakkında asla şüphe bulunmayan toplanma gününün dehşetini haber vermen için böyle Arapça bir Kur’an indirdik. Onların bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemde olacaktır."
Zuhruf 2-3: "Aydınlatan kitaba yemin olsun ki, Anlayıp düşünesiniz diye onu Arapça Kur’an yaptık."
Kuran neden Arapça, anladın mı? İndirildiği toplumda anlaşılsın diye. Eğer Arapça bilmeyenler anlamayaqcaksa, Araplardan başkası için geçerliliğini yitirir. O zaman da sizin inandığınız küresel din, evrensel kitap fos diye kendiliğinden söner. Sana düşen, Kuran'ın her dilde anlaşılır, geçerli, o topluma hitap eden bir kitap olduğunu söylemektir. Sadece Arapçası geçerliyse, o zaman bırak Araplar inansın. Sana ne?

16:11 02-13-2014
merdiven
"Ateizm, bir düşünce biçimi, inanç sistemi veya felsefi akım değildir. Ateizm, yalnızca, Tanrı'nın varlığını reddetmek demektir."....!?
Ateizm bir inanç değil ise bir ateistin tanrının olmadığını söylemesi için bu söylediğine inanması gerekmemektedir öyle ise ! Bu ilginç...İnançsız ateist nasıl olur? Tanrının olmadığına inananacaksın ki ateist Bu bölüm saçma kesinlikle gözden geçirilmesi gerekiyor bence...Beyni olan ve fonksiyonları düzgün çalışan her insan bir inanca bir dine sahip olmadan var olamaz.Yaşayamaz. Bir dinin din olması için kutsal olan ya da olmayan bir tanrısının ya da yazılı bir metninin olması gerekmez. Bundan dolayıdır ki ateizm bir inanç sistemi ve bir din dir. Bu arada ateist bir düşünce tanrının ve dinin var olmadığı hususunda bir tez yada bir fikir atacaksa bu tez ya da fikrin temeli insanların uydurması olduğu ve içinde milyonlarca çelişkinin bulunduğu idda edilen kutsal kitaplar olmamalı tamamen bilime ve fenne dayanmalıdır.Çünkü peşinen uydurma, yalan ve yanlış olduğu kabul edilen bir olgu bir doğrunun ispatı olamaz!
Replied on: 21:51 11-12-2014

Ateizm konusunda hiç bir bilgi sahibi değilsin. "Bilmek" ile "inanmak" arasındaki farkın da ayırdında değilsin. Sadece çevrendeki sınırlı ve yetersiz kaynaklardan duyduğun tek yanlı söylemlerin verdiği bilgiden yoksun cesaretle ve sadece tekrarlayarak ama hiç düşünmeyerek yazmışsın. Kafan da oldukça karışık ve cümlelerin tutarsız.
Ateizm konusunda biraz daha bilgi ve şahsına ait özgün düşünceler edinebilirsen karşılıklı konuşma (yazışma) ortamı bulabiliriz.
ateistplatform. o r g 'daki forumu okumanı ve düşünmeni şiddetle tavsiye ederim.
Aydınlık günler ve aydın fikirler dileklerimle.

10:15 02-20-2013
mustafa kayan
ilgililere
***youtube.com/user/hakvedogruluk belirtili adresden münafık dinsizler 1-3'ün değerlendirilmesiyle...
ya olduğunuz gibi görünmeniz veya göründüğünüz gibi olmanızla...
14:30 09-07-2012
celil
"tanrının öldüğü gün"
http://w w w.kuraldisi.n e t/product_info.php?products_id=638&osCsid=pb2cf8hvpl5mo7pvlboqph7vo6
Yazar: Alom Shaha

Türkçesi: Nuray Önoğlu

Sayfa sayısı: 192

Bangladeş’te doğmuş fakat ailesiyle birlikte göç ettiği Londra’da büyümüş olan Alom Shaha zor bir işe soyunmuş. Ailesinden doğal olarak edindiği Müslüman kimliğini ve Allah inancını nasıl sorgulayıp reddettiğini dürüstçe ve içtenlikle anlatmış.

Tek tanrılı dinlerle ve inanmakla ilgili olarak, kafasında çeşitli sorular ve kuşkular bulunan herkes Shaha’nın hikâyesinden çok şey öğrenecektir.

Fizik öğretmeni olan Shaha inananlarla asla alay etmeden, tepeden bakmadan ve onları anlamaya çalışarak, bir ateistin “mutsuz bir rasyonalist” olmadığını ve tanrıtanımaz düşüncenin ardında bulunan insancıllığı, sevgiyi ve kaygıları dile getiriyor. Tanrıya inanmadan da mutlu, değerli ve güzel bir yaşam sürülebileceğini anlatıyor. İnançsızlığa giden yolculuğunu anlatırken hayatını, kalbini ve zihnini okura açıyor.

“Alom Shaha dokunaklı, insanın içini ısıtan ve ince düşünerek yazmış… Bugün pek çok insan umutsuzluğa düşmüş, şüphelerle pençeleşiyor veya İslam’dan ve dinden çıktığı takdirde hayatından olacağı kaygısı taşıyor. Dinden dönmek, günümüz dünyasındaki epey ülkede hâlâ ölümle cezalandırılabilen bir şey. Alom’un kendisini hangi gerekçelerle ve nasıl dinin etkisinden kurtardığının dürüst hikâyesi, bu kişiler için önemli bir referans olacak, güç ve ilham verecektir.”

Maryam Namazie, İnsan Hakları Savunucusu
15:26 07-04-2012
vk
Türklerin İslamla tanışmasını anlattığınız konuyu beğendim. Arapların ne olduğunu bilen herkes yazılanların büyük oranda doğru olduğundan şüphe etmez. Zevk ve sefa düşükünü Arapları İslamın hak yoluna sokmasını beklemek İslâm için en büyük hakaret bence.
Şahsen hayatın %50 maddiyattan %50 maneviyattan olduğuna inanıyorum ve Maneviyatı İslamla, maddiyatıda bilimle dolduruyorum. Radikal bir ırkçı olduğum için aslında bu okuduklarımdan etkilenip İslamdan kopmalıydım ama ben insanların vahşetini inanca değil içlerindeki kontrol edemedikleri aç gözlülüğe bağlıyorum. Sonucunda bilimde de bazı gelişmelerde kötü niyetli bilim adamları tarafından kötü işlere alet edilebiliyor. Sonucunda bir din, inanç ya da bilim bir insanı iyi yapmak için yeterli değildir.
Paylaştığın bilgiler için teşekkür ederim.
12:01 01-14-2012
KRALMAS
Pergel abi, platformun yeni adresi ateistplatform.o r g, senide bekliyoruz :)
23:02 10-28-2011
Eshq perest
Tesekkur pegel..islam etkisi her iki ulkede azalmasi umudile,..pergele shukur ki 20% yazilar cevrilib..shad bashi..eger firsat bulsan, heyyam(خیام)in shiirlerinden okuyarsiniz .
21:01 10-28-2011
pergel
Bu sitede okuduklarınızı istediğiniz insanlarla istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz. Bu site, insanlık adına küçük de olsa bir ışık yakabilmek umuduyla hazırlanmıştır. Bu nedenle yazılmış her şey tüm insanlığın öz malıdır. Güle güle kullanın.
15:11 09-14-2011
Eshq perest
Cok guzel bir islam tanitim mekani. Yazilarinizi eger izin versez farscaya cevirim ve ba$ka turkler de kullansinlar?
12:45 05-08-2011
etiket
tek kelimeyle çok güzel olmuş emeği geçenleri kutlarım tebrikler
22:39 04-25-2011
kemal
Enfal suresindeki iki farkı ayette sabreden kişilerin kafirlerden farkı sayılarda kişileri yenebileceğini söylemektedir. İki ayette farklı oranların söylenmesinden yola çıkarak bu iki ayet arasında bir çelişki olduğu iddia edilmektedir. Fakat ayetler dikkatli olarak okunursa iki ayet arasında bazı farklılıktan dolayı bu farklı oranların söylendiği anlaşılacaktır.

Bu konudaki iddialara delil olarak kullanılan iki ayet şöyledir:

Ey Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. (8 Enfal Suresi, 65)
Şimdi, Allah sizden (yükü nüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (8 Enfal Suresi, 66)

İki ayet dikkatli okunduğunda farklı iki durumdan söz edildiği anlaşılacaktır. 65.ayette bir Müslüman kişi inkar eden 10 kişiye bedel olduğu bildirilmektedir. Bu kişilerin zaafsız olmaları halinde bu oran geçerlidir. Fakat 66. ayette ise zaaf halinde olanlar için farklı bir durum bildirilir. Zaaf halinde olan yüz kişinin, iki yüz kişiyi yeneceği bildirilir. İki ayet arasında bir çelişki yada bir birinin hükmünü kaldırması diye bir şey söz konusu değildir. Zaaf olmaması durumunda 65. ayetteki hükümler geçerli iken, zaaf durumunda ise 66. ayetteki hükümler geçerlidir.Kısaca Müslümanın şuur seviyesine göre ayet , Mü'minin şuurunu kafir sayısı ile kıyaslamaktadır.Şuurlu Mü'min 10 kafire bedelken , iman ve şuuru azaldıkca bu sayı aşağı doğru inmektedir! Günümüz " adı Müslümanlarının " kıyasını ise ayet hiç belirtmeye değer bulmamıştır...!
Replied on: 16:19 02-23-2012

Şu yazdıklarınızda ciddiye alınacak birşeyler olduğuna inanmasanız yazmazdınız ama üzgünüm, yok işte. Allah'ın bir ayet önce bilmediği ama bir ayet sonra "bildiğini" açıkladığı ve size göre zaafı olan ve olmayan müslümanların sanki dirhemle tartılan "düşmana bedel olma oranları" ve bugünkü müslümanları maalesef unutmuş olduğunu açıklıkla belirtmeniz ama sizin bu zamane müslümanları beğenmeyecek kadar iyi bir müslüman olmanız...
Bunlar size komik gelmiyorsa bile en azından biliniz ki; Allah'ın adına açıklama getirip, çeşitli bocalamalı ayetlerden onu kurtarma çabalarınız çok acıklı.

22:30 04-25-2011
kemal
anlamaktan aciz olana ne denir ? lütfen okuduklarınızı anlamaya gayret edin. cahil demek istemiyorum.
22:29 04-25-2011
kemal
merhaba, çelişki iddia ettiğiniz yeri yazıyorum;

(Naziat.27: Siz mi yaratılışça daha çetinsiniz, yoksa gökyüzü mü? Onu o Allah bina ettı. 28: Boyuna yükseklık verdi, nızamına koydu. 29: Gecesını kararttı, kuşluğunu çıkardı. 30: Ondan sonra da yeryüzünü döşedı. 31: Ondan suyunu ve otlağını çıkardı. 32: ve dağlarını oturttu.)

(Bakara.29: O, yerde ne varsa hepsını sızın ıçın yarattı. Sonra (kendıne has bır sekılde) semaya yöneldı, onu yedı kat olarak yaratıp düzenledı (tanzım ettı). O, her seyı hakkıyla bılendır.)

Burada iki Farklı Surenin ayetleri görülüyor. Naziat 27-32’de önce gökyüzünün, sonra yerin yaratıldığı, Bakara 29’da ise önce yerin, sonra semanın yaratıldığı söylenmektedir. Allah, kusursuz, hata yapmaktan münezzeh, her şeye gücü yeten, Kuran da Allah sözü ve sonsuza kadar değişmeyecek, bizzat Allah tarafından korunduğu söylenen kitap olduğuna göre, bu hata ya da çelişki ne oluyor?

CEVAP:
Bakara suresinde bildirildiği gibi, önce yer küre, sonra gökler yaratıldı. Naziat suresinde de bildirildiği gibi otların, suların, dağların düzenlenmesi, yani yerleşime müsait hale getirilmesi ise göklerden sonra oldu.Naziat suresinde yaratmadan bahsedilmez, yaratılanın döşenmesinden bahsedilir.Kısaca en ufak bir çelişki yoktur. Bu uzmanlar diyor ki:Yer, göklerden önce yaratıldı. Fakat henüz yerleşime, oturmaya müsait değildi. (İmam-ı Razî, Tefsiri Ebüssüûd ve Medârik)
00:30 03-08-2011
senat_
merhaba dusuncelerin bir insan oglunun yaratilmasini inandirip da bizlere allahin oldugunu anlatmaya calisan tum imamlarin 2 yilda anlatmaya calistiklarini sen buraya yazdigin her konu da daha iyi anlatmissin.
20:10 01-23-2011
denis
Merhaba Asil ismini bile bilmedigim özledigim pergel .Ben denis seni epeydir göremiyorum umarim iyisindir kusura bakmasin buradan sana yazdigim icin ben böyleyim iste birini sevdimse kolay kolay vaz gecemiyorum arkadasim.Iyi olmani temeni eder seni rahatsiz etmedim umarim sagi ve sevgilerimi yolluyorum .Denis
Messages: 1 until 15 of 57.
Number of pages: 4
[1] 2 3 4Older